Pazar, Kasım 04, 2001

ATATÜRK'ÜN FİLOZOFİSİ

Atatürk'ün söylemiş olduğu en bilinen özdeyişlerinden biri,

YURTTA SULH, CIHANDA SULH

sözleridir.

Bu sözler Atamızdan bize miras kalarak ülke stratejimizi belirleyen sözlerdir.

Tabii ki bu sözler, Doğunun batıyla, Hıristiyan dünyasının Müslüman dünyasıyla, Asya’nın Avrupa’yla buluştuğu yer olan Türkiye'den, ulusun Lideri tarafından söylenmiş ve aslında dünyadaki her millet tarafından da öğrenilmesi gereken çok önemli sözlerdir. Özellikle ülkemizin 2010 kültür başkenti seçildiği ve Avrupa müzakerelerinde de yer aldığı ama farklı ideolojilerin çatışmasının hala sürdüğü günümüzde. Ulu önderimizin sözlerinden de açıkça anlaşılan şu ki; ülkemiz ve Atatürk bu tarz bir ideolojik çatışmayla o zamanlar da karşı karşıya kalmış.

Ülkemizde her yıl 10 Kasım'da saat 09.05'de herkes ve her şey susar, O büyük önderin ve ileri görüşlülüğü sonsuz insanın ebediyete gidişinin üzüntüsünü hala o günkü gibi gözyaşlarına boğularak yaşar.

Ned Pamphilon birçok Atatürk portresi çalıştı. Bunların ilki 1997 yılında tamamlandı.
2001 yılının başında, 3.5m x 2m boyutlarındaki Ataturk Smiles (Atatürk Gülüyor) adlı portre Lütfi Kırdar Fuar ve Kongre Merkezinin girişini süsledi. Atatürk'ün böyle gülen bir portresi alışılmışın dışında... Lütfi Kırdar'da bulunan bu portre, muhtemelen ülkemizdeki en büyük boyutlardaki orijinal çalışılmış Atatürk portresi. Bir Türk ressamı da İngiltere'nin Londra şehrindeki Royal Festival Hall için böyle büyük bir Churchill portresi yapmıştı. Ned Pamphilon Mayadrom Spor Merkezindeki Ataturk’s Eyes (Atatürk'ün Gözleri) adlı tablosunu da 2001 yılının sonlarına doğru tamamladı. Aynı tablonun diğer bir versiyonunu da başka bir özel kolleksiyoncu için yaptı ve şimdi hala NPP tarafından bu tablonun fotoğraflarından t-shirtler, kartpostallar, poster ve reprodüksiyonlar üretiliyor ve özel anma günlerinde imaj halka açık yerlerde gösteriliyor.

Bir İngiliz neden Atatürk'ü resmetti? Başlangıçta görmüş olduğu diğer Atatürk portrelerinden daha farklı bir tarzda bir çalışma ortaya çıkarabileceğini düşünerek kolları sıvadı. Atatürk inkılaplarının başlıca ve kesin ilkelerinden biri, dini haklar ve vicdan özgürlüğüdür. Sonra O'nu okuyup tanıdıkça ve nelerin mimarı olduğuna şahit oldukça durum bambaşka bir hal aldı. Atatürk'ü resmederek, Türkleri anlamamış Türkiye'nin dününün ve bugünün arasındaki farkı bilmeyenlerin dikkatlerini, dünya üzerinde hakettiğinden daha az tanınan ama aslında tarihe yön vermiş çok önemli bir şahsiyete çekebilmeyi amaçladı. Aslında birçoğu bunu bir İngiliz'in beceremeyeceğini de söylediler ama o yaptı.

Atatürk’üm imajı milli birliğin vizyonunu, eğitimi, sanatı, bilimi ve hem kadın hem de erkeğin özgürlüğü eşit paylaşımını sembolize ediyor. O edebiyata, müziğe, modaya ve güzel sanatlara çok büyük bir şekilde önem veriyordu. Bu tip şeylerden ilham alan yeni fikirleri ve filozofiyi fazlasıyla takdir ediyordu.

İşte Mustafa Kemal Atatürk'ün söylemiş olduğu yada O'nun hakkında söylenmiş olan bazı özdeyişler:

"Hürriyet, insanın, düşündüğünü ve dilediğini mutlak olarak yapabilmesidir. 1930 Bu tarif, hürriyet kelimesinin en geniş mânasıdır. İnsanlar, bu mânada hürriyete, hiçbir zaman sahip olamamışlardır ve olamazlar. Çünkü malûmdur ki insan, tabiatın mahlûkudur. Tabiatın kendisi dahi, mutlak hür değildir; kâinatın kanunlarına tabidir. Bu sebeple, insan ilk önce, tabiat içinde, tabiatın kanunlarına, şartlarına, sebeplerine, âmillerine bağlıdır. Meselâ, dünyaya gelmek veya gelmemek insanın elinde olmamıştır ve değildir. İnsan, dünyaya geldikten sonra da, daha ilk anda, tabiatın ve birçok mahlûkların zebunudur. Himaye edilmeye, beslenmeye, bakılmaya, büyütülmeye muhtaçtır. "Atatürk, 1930

“Türkiye Cumhuriyeti’nde herkes Allah’a istediği gibi ibadet eder. Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dini yoktur. Hiç kimseye dini fikirlerinden dolayı bir şey yapılmaz. Türkiye’de, bir kimsenin fikirlerini zorla başkalarına kabul ettirmeye kalkışacak kimse yoktur ve buna müsaade edilmez. Devlet idaresinde bütün kanunlar, nizamlar bilimin çağdaş medeniyete sağladığı esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve uygulanır. Din anlayışı vicdani olduğundan, Cumhuriyet, din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı milletimizin çağdaş ilerlemesinde başlıca başarı etkeni görür. Türk ulusunun başarısı iki noktaya bağlıdır. Birincisi muasır medeniyetler seviyesine çıkmak, ikincisi din işlerini devlet işlerinden ve siyasetten ayırmak”. Mustafa Kemal Atatürk

“Türk devleti laiktir. Her yetişkin dinini seçmekte serbesttir. ” Atatürk, 1929

"Biz, Batı medeniyetini bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz. Onda iyi olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduğumuz için, dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz." Atatürk, 1930

"Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamağa çalışıyor; kaste ve fiile dayanan taassupkâr hareketlerden sakınıyoruz. Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz." Atatürk, 1922

“Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasî bir fikre malik olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetlerine maliktir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hâkim olunamaz.” Atatürk, 1930

"Bizim dinimiz en makul ve en tabii dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki, son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa tetabuk etmesi lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen mutabıktır."Atatürk, 1923

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” Atatürk, 1923

“Yıllarca Mustafa'mı kaybedeceğime dair korkuyla yaşadım. O'nun öldüğü haberinin gelmesi kalbimi zayıflattı ve beni yatağa düşürdü. Sürekli Allah'a yalvardım. Ama şimdi mutluyum. Keder ve korkular geride kaldı. Sen kazandın, ülkeni kurtardın... yeni bir devlet kurdun. Bu ulusun bir kadını olarak sana neler borçlu olduğumuzu ben de biliyorum.” Zübeyde Hanım, Atatürk’ün Annesi.

“Atatürk’ün ölümü sadece bir ülkenin kaybı değil aynı zamanda Avrupa’nın da büyük kaybıdır. O Türkiye’yi savaştan kurtardı ve savaştan sonra yeni Türk ulusunu tekrar canlandırdı. Her sınıftan halkın O’nun arkasından döktüğü içten gözyaşları, bu büyük kahraman ve modern Türkiye'nin Ata'sına değer bir görünümden başka bir şey değildir.”
Winston Churchill, İngiltere Başbakanı

"Atatürk yaşasaydı ikinci dünya savaşı Had Ataturk been alive the second world war would not have been fought"
Winston Churchill, İngiltere Başbakanı

“Asırlar nadiren dahi yetiştirir. Şu sansızlığa bakın ki bizim dönemimizin en büyük dahisi Türk Ulusuna bahşedildi.”
David Lloyd George, İngiltere Başbakanı

TARİHTE BENZERİ OLMAYAN BİR OLUŞUM
Başka hiç bir ülkede kadınlar bu kadar ani ve çabuk bir yükselişe geçirilememiştir. Bu gerçekten bir ülkenin sınıf atlama konusunda tarihte bir benzeri daha bulunmayan bir oluşumdur.
Daily Telegraph Gazetesi, İngiltere